Yaşadığımız gezegenimizde genelde insanlık özelde ise İslam aleminin en büyük sorunlarından biri dünyaya meyletmesi ve her şeyin bu dünyadan ibaret olduğunu, başlangıcın ve sonun burada yaşanacağını, bu dünya hayatından sonra yeniden bir dirilişin olmayacağını sanma anlayışı dır. Belki her şeyin bu dünyada olup biteceğini lisan ile söylemiyor kalp ile tasdik etmiyoruz ancak yaşantımızla bunu ifade ediyoruz.
Bu sorun sadece Hz. Muhammedin ümmetinin sorunu değil ondan önceki Peygamberlerin ümmetlerinin de yaşadığı bir sorun olmuştur. Dünyaya meyletmeleri neticesinde dinlerini tahrif etmişler, çeşitli çirkefliklere kapılarak Allah’ın (C.C) gazabına uğramışlardır.
Hz. Adem den günümüze insanlar hep dünyaya meyletmiş Allah’a olan kulluklarında aksaklıklar baş göstermiş ve neticede bütün Peygamberler toplumlarını bu hastalıktan kurtarmak için mücadele vermişlerdir.
Allah insanın dünyaya meyletme arzu ve isteğini yaradılışta fıtratına yerleştirmiş ve bunu imtihan vesilesi kılmış tır. İnsanoğlunun dünya nimetlerinin yanında ahireti unutmayıp hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışıp imtihanı kazanmasını istemiştir.
Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışın sözünün her ne kadar hadis olmadığı dile getirilse bile Hz. Peygamberin hayatı budur ve İslam’ın da mantığı bu dur.
Müslüman her iki taraf içinde çok çalışmakla yükümlü dur. Gücü elinde tutabilme ve söz sahibi olabilme açısından bu dünya için çalışmalı, Allaha kulluğu yerine getirerek öbür dünya için çalışmalıdır. Müslümanın parayla işi olmaz, lüks yaşamaz, kaliteli giyinmez, asgari ücretle çalışır sözleri İslami değildir.
Allah bunca nimeti ve bolluğu kendisine kulluk etmeyenler için mi yaratmış tır. Allah dünya nimetlerinden nasibimizi almamızı istiyor. Mal açısından nasibimizi alacağız. Dünya lezzetlerinin mubah olanlarından tadarak nasibimizi alacağız. Dünyadaki zevklerin helallerinden faydalanarak nasibimizi alacağız. Bunların hepsi Allah’ın insanlara lütfu dur. İnanmayanlar faydalanacak inananlar mahrum kalacak böyle bir düşünce asla olamaz. Müslüman Allah’ın bütün nimetlerinden helal ve haramı gözeterek son damlasına kadar nasiplenecektir.
En lüks arabaya mümin binmelidir. En kaliteli eve mümin oturmalıdır. En kaliteli yiyeceği mümin tüketmelidir. En kaliteli kumaşlardan yapılan elbiseyi mümin giymelidir. Mümin temiz olmalıdır. Giyimi ile kuşamı ile temizliği ile bütün insanlığa örnek olacak kişidir mümin. Bütün bunların yanında mümin Allah’a kulluğunu yapar, ibadetlerini aksatmaz, kul hakkı yemez, ahlakı ile insanlığa örnek olur, garibi, yoksulu, fakiri ve yetimi düşünür korur kavlarsa bu müminin meyli dünyaya değil ahirete dir.
Peki dünyevileştiğimizi nasıl anlayacağız ? Kendimizi dünyanın zevk ve safa sına kaptırıp onun esiri olursak dünyevileşiyoruz. Hayatımızın merkezine dini değil de göçerken bu dünyada bırakacaklarımızı aldığımızda dünyevileşiyoruz. Dinimizin emir ve yasaklarını görmezden gelmeye başladığımızda dünyevileşmeye başlamışız demektir. Dinin hükümlerine günümüz şartlarına uymuyor diyerek değiştirmeye ve yeni bir inanç şekli ortaya koymaya başladığımızda dünyevileşiyoruz demektir. Kısacası kendimizi İslam’a değil de İslam’ı kendimize uydurmaya başladığımızda dünyevileşmişiz demektir. Yüce Mevlamız bu tür hastalıklardan bizi muhafaza buyursun.
SELAM ve DUA ile