18 Yaşında bir yıldız Mus'ab bin ümeyr başlıklı yazımıza kaldığımız yerden devam edelim.
Mus’ab Mekke ye gelip Peygamberimizin huzuruna çıktı ve Medine de ki İslami hareketlilik hakkında Peygamberimize bilgi verdi. Mus’ab ın Mekke ye gelip Peygamberimizle görüştüğünden haberdar olan Anne si çılgına döndü ve mus’ab a bir haber göndererek ona Mekke ye gelip te Annenden önce başkası ile nasıl görüşürsün der. Hz Mus’ab ise ben Peygamberimden önce kimseyle görüşemem diye Annesine haber gönderir. Peygamberimizle görüşmesi biten Mua’ab izin alarak Annesinin yanına vardığında “hala o batıl inançlarımı taşıyorsun” sorusu ile karşılaşınca Mus’ab Annesine ben Hz Muhammed in getirdiği din üzereyim ve o din de Allah’ın gönderdiği son hak din dir.
Anneciğim size olan sevgimi çok iyi biliyorsun. Senin de Hiçbir fayda vermeyen putları bırakıp hak din olan İslam’ı seçmeni ve huzura kavuşmanı isterim der. Mus’ab ın annesi Mekkelilerin kendisi ile alay edecekleri endişesi ile İslam’ı kabullenmez ancak oğlunun da inancına bundan sonra karışmaz. Bir süre daha Mekke de kalan Mus’ab daha sonra Medine ye görevinin başına döner.
Yazımızın birinci bölümünde bahsettiğimiz Cuma namazı kılınma hadisesi cereyan etmeden evvel Medine de bulunan Sad bin muaz ve useyd bin hudar henüz Müslüman olmamışlardı. Medine liler bunların durumundan etkileniyor İslam’ın yayılması yevaş ilerliyordu.
Bir gün Mus’ab bin Umeyr, bir bahçede, etrâfında bulunan Müslüman lara dîni anlatıyor, sohbet ediyordu. Bu sırada Evs kabilesinin reîslerinden olan Üseyd elinde mızrağı olduğu halde gelip, hiddetle konuşmaya başladı: “Siz buraya niçin geldiniz, insanları kandırıyorsunuz Canınızdan olmak istemiyorsanız burayı derhal terkedin!” dedi. Onun bu kızgın halini gören Mus’ab bin Umeyr, “şöyle gel biraz otur! Sözümüzü dinle. Maksadımızı anla, beğenirsen kabûl edersin. Yoksa engel olursun..” diyerek gayet yumuşak ve nazik bir konuşmayla karşılık verdi. Üseyd sakinleşip “doğru söyledin” dedi ve elindeki mızrağını yere saplayarak oturdu. Mus’ab bin Umeyr ona İslâmiyeti anlattı ve Kur’ân-ı kerîm okudu. Mus’ab ın okuduğu Kur’ân tilaveti karşısında Üseyd kendini tutamayıp, “Bu ne kadar güzel,bir sözdür. Bu dine girmek için ne yapmalı” diye sordu. Mus’ab bin Umeyr, onun bu sözü üzerine ona kelime-i şehâdeti öğretti ve o da müslüman oldu. Sevincinden yerinde duramayan Üseyd “Ben gidip size birini göndereyim. Eğer o da imâna gelirse bu beldede îmân etmedik kimse kalmaz” diyerek oradan ayrıldı. Evs kabilesinin reîsi Sa’d bin Muâz’ın ve kabilesinin yanına varınca müslüman olduğunu söyledi. Useyd’in bu sözlerini işiten Sa’d şaşırarak hiddetlendi ve Mus’ab bin Umeyr’in yanına koştu. Yanına varınca sert ve kızgın bir tavırla konuşmaya başladı. Mus’ab bin Umeyr ona da gayet yumuşak konuştu ve oturup biraz dinlemesini söyledi. Sa’d bu nazik konuşma karşısında yumuşayıp oturdu ve konuşulanları dinlemeye başladı. Mus’ab bin Umeyr ona da İslâmiyeti anlattı ve Kur’ân-ı kerîmden bir miktar okudu. Kur’ân-ı kerîm okunurken Sa’d’in yüzü ifadesi birdenbire değişiti. O da orada müslüman oldu. Hemen kabilesine koşarak onlara Müslüman olduğunu kendilerininde islamı kabullenmeleri gerektiğini aksi takdirde onlarla Müslüman olanadek konuşmayacağını söyledi. Bunun üzerine Evs kabilesinin tamamı Müslüman oldu. Neticede Medine de müsluman sayısının çoğalması ile Cuma namazı kılma isteği hasıl olmuş ve ilk Cuma namazı Sad bin Haysemenin evinde kılınmıştır.
Mus’ab bin Umeyr, Bedir Savaşı’na katılıp sancaktarlık yaptı. Abd-i Daroğullarından Bedir Savaşı’na katılan iki kişiden biri idi. Diğeri de Süveyd bin Harmale idi. Mus’ab Uhud Savaşı’na da katıldı. Sancağı taşıdı. Bu savaşda Peygamberimizin SAV in yanından ayrılmayarak saldıranlara karşı koyuyordu. İki zırh giyinmişti. Bu haliyle Peygamberimize SAV’e benziyordu. Müşrik ordusundan İbn-i Kamia adında biri Peygamberimize SAV’e saldırırken Mus’ab bin Umeyr onun karşısına çıktı. Bu müşrik bir kılıç darbesiyle Mus’ab bin Umeyr’in sağ kolunu kesti. Mus’ab bunun üzerine sancağı sol eline aldı. Mus’ab o esnada Âli İmrân sûresi 144.“Muhammed ancak resûldür. Ondan evvel daha nice peygamberler gelip geçmiştir” meâlindeki âyet-i kerîmeyi okuyordu. İkinci bir darbeyle sol kolu da kesilince sancağı kesik kollarıyla tutup göğsüne bastırdı ve yine aynı âyet-i kerîmeyi okudu. Bu haliyle kendini Peygamberimize SAV’e siper yapan Mus’ab bin Umeyr üzerine hücum eden İbn-i Kamia, vücuduna bir mızrak sapladı ve Mus’ab bin Umeyr Şehîd oldu. Mus’ab bin Umeyr zırh giydiği zaman Peygamberimize SAV’e benzediği için müşrikler onu şehîd edince Peygamberimizi SAV’i öldürdüklerini zannetiler.
Hazret-i Mus’ab şehîd olunca: Hazreti Mus’ab’ın sûretinde bir melek sancağı aldı. Mus’ab’ın ( RA ) şehîd düştüğünden Resâlullah’ın SAV’in henüz haberi olmadığından “İleri, ey Mus’ab, ileri! diye sesleniyordu. Bunun üzerine bayrağı elinde tutan melek, geri dönüp Resûlullah efendimiz’e “Ben Mus’ab değilim” diye cevap verince, Resûlullah ( SAV) sancağı elinde tutanın melek olduğunu anladı. Bundan sonra Peygamberimiz sancağı Hazreti Ali’ye verdi.
Resûlullah ( SAV ) Mus’ab bin Umeyr’i şehîd olmuş görünce başı ucuna dikilerek Birinci yazımızın başında ifade ettiğimiz Ahzab sûresi 23. Ayeti celilesini “Mü’minlerden öyle yiğitler vardır ki, onlar Allaha verdikleri sözde sadakat gösterdiler. Onlardan bazıları şehîd oluncaya kadar çarpışacağına dair yaptığı adağını yerine getirdi. Kimisi de şehîd olmayı bekliyor. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler.” okudu ve sonra şöyle buyurdu: “Allah’ın Resûlü de şahittir ki, siz kıyâmet günü Allah’ın huzûrunda şehîd olarak haşr olunacaksınız” Daha sonra yanındakilere dönüp: “Bunları ziyâret ediniz. Kendilerine selâm veriniz. Allahü teâlâya yemîn ederim ki, kim bunlara bu dünyâda selâm verirse, kıyâmette bu azîz şehîdler kendilerine mukabil selâm vereceklerdir.” buyurdu.